Genel KültürEdebiyat

Nasrettin Hoca Fıkralarının Genel Özellikleri

Nasrettin Hoca Fıkralarının Genel Özellikleri Nelerdir?

Fıkra günlük hayatın somut meselelerine anında tepki verme ihtiyacı ile doğmuş kısa anlatımlı edebî bir türdür. Fıkralarda tezat, tez ve karşı tezi yaratır. Çatışma veya muhakeme sade mantık kurallarına göre gelişir. Vaka, tezat, muhakeme, ve sonuç bölümlerinden oluşan kısa anlatımlı fıkra gerçeklerden kaçışı değil, gerçekliğin ifadesi ile gerçeklerin kabulünü telkin eder.

Fıkra türünün en tanınmış en belirgin tipi ve karakteri olan Nasreddin Hoca daima gerçek hayatın meselelerini gene hayatın gerçekleriyle çözer. Her meseleye hızlı ve meselenin özelliğine göre çözüm bulur, her problemin mutlaka bir çıkışı vardır. Çünkü hayat hızla akar, geçen zamana dönüş yoktur. Çok kere olumsuz veya sıkıntılı durumları acil, esnek ve inandırıcı çözüm ve ifadelerle karşılayıp yönlendirmek gereklidir.

Bir handa bir gece kalıp dört yumurta yiyen bir yolcudan hancı binlerce lira ister. Sebep olarak da: “Sen bu dört yumurtayı yemeseydin onlar dört tavuk olacak, o tavuklardan yüzlerce yumurta, o yumurtalardan binlerce civciv üreyecekti”, der. Yolcu mahkemeye başvurur, Kadı meseleyi çözmesi için Nasreddin Hocayı çağırtır. Hoca mahkemeye gecikerek gelir. Neden geç kaldığı sorulunca: “Bahçeme leblebi ekiyordum”, cevabını verir.
Kadı: “Hiç pişmiş nohut olan leblebi, ekilir de ürün verir mi?” deyince, Hoca: “Öyle ise bu hancı, pişmiş dört yumurtadan binlerce civcivle tavuğu nasıl çıkartıyor, kendisine bir sor bakalım”, der ve yolcuyu kurtarır.
Hayatta, uyulması gereken kurallar vardır ancak bunların daima istisnaları söz konusudur. İnsan istisna davranışlarını mazur gösterecek mazeretler bulur. Nasreddin Hocanın da istisnaları vardır:

Hoca bir gün Cami’de kadınların süslenmelerinin doğru olmadığına  dair vaaz verir. Cemaat: “ama senin eşin süsleniyor”, deyince, Hoca: “Hasbaya yakışıyor ama”, der.

Fıkralar, insanın çelişkilerini ve tarafgirliğini de dile getirir. Fıkralarda tezat ve görecelik rahatlıkla dile getirilir. Nasreddin Hocaya kadılık ettiği sırada bir komşusu şöyle bir soru sorar:“Hoca, senin öküz, boynuzu ile vurarak benim ineği öldürdü. Şeriata göre ne yapmak gerekir?” Hoca: “Bir şey yapmak lazım gelmez”, deyince komşu: “Yanlış anlattım acele ile, benim öküz senin ineği öldürmüştü”, der. Bunun üzerine Hoca hemen toparlanır: “Ha… O zaman iş değişir, getir şu büyük kitabı da, bakalım”, der.

Fıkralar, insan hayatının tamamını konu edinmekte insanın toplumla ve çevresiyle ilişkilerinde aksayan anlarda ortaya çıkar. Fıkra, insanın anlık tecrübelerini ve her an uyanık olmalarını da örnekler. Hocaya: “Derede gusül abdesti alırken ne tarafa dönmelidir?” diye sorarlar.
Hoca: “Elbiselerin olduğu tarafa”, der.

Fıkralarda gerçek hayatta olduğu üzere zeki ve becerikli olanlar zamana ve zemine uyma esnekliği gösterenler sonuçta kazançlı çıkar. Nasreddin Hoca hayatın akışı içinde problemleri çözerken düşünmeyi, olayları yorumlamayı, insani değer ve zaaflara birlikte katlanmayı öğretir. “Ye kürküm ye” fıkrası ve “Akşehir Gölü’nde sandal devrilse hangimizi kurtarırdın diye soran genç ve yaşlı iki eşinden yaşlısına: “Sen biraz yüzme biliyordun”, dediği fıkraları insanî zaafları sergilemesi açısından son derece dikkat çekicidir”.

Türk masallarında bir grup masal kahramanı kurulan tuzaklara ve kötülüklere aynı silahlarla karşı koyar, olayların gidişini kendi lehlerine çevirirler. Açıkça kendilerine kader çizerler. Keloğlan ve Köse bu tipin özel isimleridir. Bu tipin fesleğenci kız, terace kızı, arsız kız gibi çeşitli özel isimlerle anılan kadın paralelleri vardır. Bu tipler başarmak ve güçlüklerden kurtulmak için gerektiğinde acımasız olabildikleri gibi ahlâkî değerler konusunda da esnek davranışlara sahiptirler.

Nasreddin Hoca’nın kişiliği ile bu ikinci tip masal kahramanları arasında gerçek hayata uyum ve değerler sisteminden taviz verebilme, esnek davranışları sergileyebilirle açısından benzerlik vardır. Nasreddin Hoca fıkralarının zaman zaman Keloğlan veya Köse isimlerine atfedilerek anlatılması veya Nasreddin Hoca’nın Keloğlan, Köse kılığına büründürülerek masal kahramanı gibi gösterilmesi bu sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Hocaya ait şu fıkra, Keloğlan’ın mantık düzenine ve davranışlarına yakınlık göstermektedir:
“Bir gün Hocaya annesi: “Ben komşuya gidiyorum, kapıdan ayrılma”, der. Biraz sonra, eniştesi gelir: “Annene söyle akşama size geleceğiz” der. Hoca, kapıyı sırtına alır, annesine haber götürür”.
Hocanın, Keloğlan ve Köse gibi ahlâkî değerlerde esnek davrandığı fıkralara bir örnek şudur:
“Hoca, zerdali yemek için bir bahçeye girer, merdiveni ağaca dayar ve üzerine çıkar. Bahçe sahibi hocayı yakalar ve sorar: ‘Ne yapıyorsun?’ Hoca: ‘Merdiven satıyorum’, der. Bahçıvan: ‘Merdiven burada mı satılır?’ deyince Hoca: ‘merdiven benim değil mi istediğim yerde satarım’, der”.

Nasreddin Hoca, hayatın her anında her türlü imtihana kendini rahatlatacak çare ve cevaplar bulur:
.”Hoca, eşeğine okuma öğretebileceğini vaad ederek Timur’dan 3000 altın alır. Üç sene süre ister. “Timur üç sene sonra seni öldürür”, diyenlere: “Üç seneye kadar, ya Timur ölür, ya eşek ölür, ya ben ölürüm”, der.

Nasreddin Hoca’nın ayakları her an yere basar. Gerçeklerle her an yüz yüze olduğunun şuurundadır. Evrensel insan yapısının zaaflarının toplumun değerler sistemini zorlayacağını ve zaman zaman da ihlâl edeceğini bilir. Bu sebeple rahatlıkla zamana ve zemine uyan örneklerde rol alır. Doğrulan uygulanabilir gerçekçi bir mantık içinde savunur. Nasreddin Hoca, Türk milletinin evrensel insan gerçeğini Türk irfanı ile yaşayan örnek insan tipidir. Türk halk kültürünün hayatı yaşama sevinci ile kucaklayan anlayışının temsilcisidir.

Bektaşi fıkraları ise İslâmiyet’i dar perspektifle kavrayan ve bu dünyayı gereği gibi yaşamaya ve yaşatmaya engel koyan ufuksuz, yasaklayıcı, zâhit anlayışına Türk kültürünün kendi kabulleri çerçevesinde tepkisinden doğan fevkalâde dikkat çekici örneklerdir. Bektaşi fıkraları da Türk milletinin evrensel insan yaradılışına saygısı ile yaşama sevincini ve zekası ile aksilikleri yenme tepkilerinin ürünleridir. Hayat problem çözme sürecidir, fıkra kahramanları bu süreci güldürerek ve gülerek çözümleyen örneklerdir. Mutluluk yaşama sürecinin en doğal ve doğru unsurudur. Trajedi yaratabilecek birtakım olayları güldürüye döndürerek olumsuz gerilimleri bir anda dağıtan Nasreddin Hoca ve Bektaşi fıkraları halk kültürünün tabiatının belirleyici örneklerindendir.

Kaynak: Prof. Dr. Umay GÜNAY, Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Halk Kültürü